Sevgili Dostlar!
Allah’ın selamı, rahmet ve bereketi, inananlar ve inandığı gibi
Müslümanca yaşayanlar üzerine…
Salat ve selam Peygamber efendimiz (sav), onun al ve ashabı ilenurlu yolundan gidenler üzerine olsun.
Modern bir cahiliye, ölüm, zulüm ve sömürü, haksızlık, adaletsizlikve eşitsizlik çağında yaşıyoruz!
Dünyaya hak, adalet, eşitlik, özgürlük ve medeniyet götürmeiddiasının sahipleri, insanlara gözyaşı, kan, ölüm, zulüm vesömürüden başka bir şey vermediler asırlardır!
Yüzyıl içinde iki büyük dünya savaşı ve irili ufaklı savaşlardamilyonlarca insan öldürüldü, yurdundan yuvasından sürüldü.
Çağdaş haçlı sürüleri hala İslam dünyasının yeraltı ve yerüstükaynaklarını acımasızca sömürmeye, bölgemizde kan dökmeyedevam ediyorlar.
İki binli yıllara damga vuran Irak ve Suriye savaşları hala devamediyor. Yemende, şurada burada orada çocuklar ölüyor şimdi.
Bunun konumuzla ne ilgisi var, diye sorabilirsiniz!
Var, çünkü insanlık ve bizim dünyamızın insanları, Allah Rasülününoluşturduğu sevgi, şefkat ve merhamet ilkelerine göre eğitilmiyor,
yetiştirilmiyor, donatılmıyor.
Aileden topluma, BİREYDEN DEVLETE kurum ve kuruluşlarımız,Peygamber efendimizin insanlığa sunduğu şefkat ve merhametmedeniyeti ölçüleriyle oluşturulmuyor, öyle işletilmiyor.
Bu sebeple; yeryüzü, İslam dünyası ve özellikle Müslüman Türktoplumu savruluyor…
İnkar, isyan, ölüm, zulüm, sömürü, şiddet, ahlaksızlık anaforu veateşinde yanıp kavruluyor.
İnsanlığa en az üç dört yüzyıl İslam’ın hak, adalet, özgürlük, eşitlik,insanca bir hayat, yani sevgi, şefkat ve merhamet medeniyetini sunduOsmanlı Devleti…
Son iki yüz yılında, Tanzimat öncesi ve sonrası ıslahat hareketleriylebütün iddialarından, İslam’ın medeniyet anlayışından vazgeçti.
Hayatın bütün alanlarında, eğitimden hukuka, aileden devletyapısına, giyim kuşamdan yeme içme alışkanlıklarına, batılı yaşamtarzını benimsedi.
Bu durum, yani İslam medeniyetinin bir yana bırakılıp batımedeniyetinin kokuşmuş hayat tarzının ve deli gömleğinin sırtımızagiydirilmesi, Osmanlının sonunu getirmekten başka bir işe yaramadı.
II.Abdülhamit’in ülkeye getirdiği batı medeniyetine dayanan eğitimtarzı, bu amaçla açılan okullardan yetişenler…
Batıya eğitim amaçlı gönderilen insanlar, batının uşağı, kölesi,tasmalı çekirgesi, mankurt aydınlar olarak geri dönenler, onlarınoluşturduğu çeteler…
İttihat ve Terakki, önce II.Abdülhamid’i, ardından Osmanlıyıtarihin çöplüğüne attılar…
Asırlarca Osmanlının ve İslam’ın şefkat ve merhamet medeniyetininkanatları altından huzur içinde yaşayan dünya, BalkanlardanOrtadoğu’ya İslam alemi, yüz yılı aşkın bir zamandır kavga,
kargaşa, kaos, savaş, sömürü, zulüm ve ölümler arasındayaşamaktadır…
Sevgili Dostlar!
Bugün bizim ülkemizde, bizi ayakta tutan ve geleceğe taşıyan enönemli kurum, yani aile çökmek üzere…
Belki çoktan çöktü, bu pis kokular oradan yayılıyor…
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki günümüzde boşananların sayısıevlenenlerden daha fazladır.
Sudan sebeplerle aileler yıkılıyor, enkazın altında çocuklar kalıyor,onlarla birlikte geleceğimiz yok oluyor.
O hale geldik ki, hemen her gün birkaç aile içi cinnet, cinayet, şiddetve dehşet haberi toplumu sarsmasın. Kanıksadık artık!
Ana babasını öldüren evlatlar, çocuklarını öldüren anne babalar,eşlerini sokak ortasında veya evde, çocuklarının gözü önündebıçaklayan, öldüren kocalar.
Birbirini aldatan eşler… Gittikçe çirkinleşen ilişkiler…
Alenileşen ve reklamı yapılan ahlaksızlıklar…
Kısaca ahlak sukut etti, sükût etti…
Yani ahlak sustu, ahlaksızlık arsızca konuşuyor dostlar…
Ahlak ayaklar altına düştü, ahlaksızlık geçer akçe şimdi…
Fuhuş ve zina kanunen serbest, namuslu insanlar zan altında…
Müslümanca yaşamak hala insanın başını belaya sokabilecekpotansiyel suç, Müslüman suçlu, günahkar özgür birey, o eylemleriişlemek özgürlük…
İlerliyoruz, ilerliyoruz, geriye doğru ilerliyoruz…
Bizi biz yapan ahlaki özelliklerimizi vegüzelliklerimizi kaybederekilerliyoruz son sür’at…
Medenileşiyor, muassır medeniyet seviyesini bile aşıyoruz ahlakierozyonda…
Tamam, felaket tellallığı yapmayalım ama bireysel ve toplumsalhayatımızdaki yozlaşmanın, kokuşmanın, bozulmanın, ahlakidejenerasyonun,dezenformasyonun biricik sebebi, benim de
öğretmeni olduğum bu eğitim anlayışından başka bir şey değildir.
Toplumun nasıl yozlaştığını, insanlıktan nasıl çıktığını anlatanörnekler üzerinde dursam hepten ümitsizliğe düşeceğiz…
Siz de diyeceksiniz ki haklı olarak:
-Aman hocam, kapkara bir tablo çizdin karşımızda.
Hiç mi ışık ve ümit yok, çare nedir, biraz da ondan söz etsene!
Sevgili dostlar!
Neylersiniz, dost acı söyler, gerçekleri söyler!
Ben de acı söylüyorum söyleyince!
Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek!
Yiğit düştüğü yerden ayağa kalkar.
Düştük veya düşürüldük, ne fark eder!
Yeniden ayağa kalkmak, dirilmek, direnmek, İslam’ın dirilticinefesini muhtaç gönüllere taşımak zorundayız…
Eğer gerçekten ayağa kalkmak, şefkat ve merhamet eksenlimedeniyet anlayışımızla kendimize ve dünyaya yeni bir hayatsunmak istiyorsak…
Başka çaremiz yok…
Bu bizim en asil ve asıl görevimizdir.
Bu çağın ve batının bize dayattığı, içimizdeki batı uşaklarının sözcülüğünü, gözcülüğünü, savunuculuğunu ve taşıyıcılığını,
köleliğini ve köpekliğini üstlendikleri…
Bize ve insanlığa, ölüm, zulüm, sömürü, kan ve gözyaşından başka bir şey getirmeyen Bâtıl ve Batılı hayat tarzını, medeniyet anlayışını, eğitim biçimini toptan reddetmek zorundayız.
Aslımıza rücu etmek, İslam’a dönmek, Kur’an ve sünnet ilkelerine sımsıkı sarılmak, ona göre yaşamak zorundayız.
Sanki Allah Rasülü aramıza yeni gelmiş, ilahi vahiyle muhatap kılınmış, biz de ona inen vahyi okumaya, anlamaya ve tavizsiz yaşamaya başlamış sahabe kıvamında Müslümanlar gibi duymaya,
düşünmeye, İslam’ın her bir ölçüsünü, emir ve yasağını, hayatımıza eksiksiz, tavizsiz, sorgusuz sualsiz uygulamak zorundayız…
Aileden başlayarak okulda ve hayatın bütün alanlarında, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in, sevgi, şefkat, merhamet eksenli
eğitim anlayışını egemen kılmak, insanları bu ölçüler çerçevesindeeğitmek, değiştirmek, dönüştürmek, yetiştirmek, bireysel vetoplumsal hayatımızda yeni bir Asrı Saadet Devrimi yapmakzorundayız.
Bizi öldürmeye gelenlerin biz de dirileceği, dönüşeceği, hayatbulacağı, devrimlerin deviremediği bir örnek hayatımız olmalı.
Kaybettiğimiz halimizi, yolumuzu, elimizi ve dilimizi bulmalıyız…
Duygu, düşünce ve davranış bütünlüğü içinde İslam’ı yaşadığımızda,yani her halimizle İslam’a ayna olduğumuzda, bizi öldürmeyegelenler bizde hayat bulacak ve İslam’la buluşacaktır…
Bir zamanlar öz kızını diri diri kuma gömerek öldürecek, insanlığa gönderilen rahmet elçisini öldürmeye gidecek kadar gözü dönmüş
birisi olan Hz.Ömer’deki muazzam ve muhteşem değişimi hatırlayınız…
Müslüman bir emanet ve güven insanı olmalıdır.
Dilimiz iyilik ve güzelliklerin, ilahi ölçülerin taşıyıcısı, tebliğcisi…
Ellerimiz kötülük ve çirkinlerin engelleyicisi, hakkın ve adaletinyerleştiricisi olmalıdır…
Aksi takdirde sorunlarımızın çığ büyüyeceğini, içinden çıkılmaz birhal alacağını, her şeyimizle bizi ve yarınlarımızı esir alacağını aslaunutmamalıyız!
Sevgili dostlar!
Malı, mülkü, evi, arabası, parası, yatı, katı, her şeyi var bu çağıninsanının. Ama mutsuz, umutsuz ve huzursuz…
Çünkü İslam’ın, Kur’an’ın, Hz.Peygamber’in insanlığa sunduğu, devrimlerin deviremediği şefkat ve merhamet medeniyetinden habersiz…
Aileden topluma, özelden genele İslam’ı, Kur’an’ı, Allah’ın kendisine sunduğu ilahi ölçüleri hesaba katmadan, dikkate almadan,umursamadan, hayatına hayat edinmeden, sanki onlar yokmuş gibiyaşıyor insanımız…
Bu yüzden huzursuz ve mutsuzuz…
Bu yüzden birbirimize inanmıyor ve güvenmiyoruz!
Aldanıyor ve aldatıyoruz!
Değerli dostlar!
Bundan dolayı toplumun temeli olan aile, Allah ve Rasülünün belirlediği ölçülere göre kurulmalı…
Eşler, birbirine ve çocuklarına karşı görev ve sorumluluklarını, bu konuda Hz. Peygamberin örnekliğini, aile hayatını, insanları nasıl
eğitip öğrettiğini, nasıl davrandığını, henüz evlilik aşamasındaykenöğrenmeli ve hayatında uygulamalı.
Cahit Zarifoğlu’nun söylediği gibi;
Çocukların eğitimi henüz evlenmeye niyet ederken başlamalı…
Hz. Peygamber bu konuda ve hayatın bütün alanlarında bizim için engüzel örnek, önder, yol gösterici, rehber, model ve liderdir…
O varken; başka örneğe, rehbere, modele, yol göstericiye, kılavuza ve pusulaya ihtiyacımız yoktur!
Onu örnek aldığımızda(sav), onun gibi yaşamaya çalıştığımızda,aileden topluma, sorunlarımızın en aza indiğini, dünyanın dahagüzel, huzur ve mutluluk içinde yaşanılabilir bir yer olduğunugörebiliriz…
Bizi ve dünyayı kurtaracak olan yol, yöntem, huzur ve mutlulukkaynağı İslam’da, Peygamber Efendimizin örnekliğinde.
Onun bize emanet ettiği, sımsıkı sarıldığımızda, onlara uyarakyaşadığımızda, azıp sapıtmayacağımızı söylediği Kur’an ve Sahih Sünneti Seniyye’de.
Allah Rasülünün ve Sahabe-i Kiram efendilerimizin örnekliğinde,samimiyetinde, tavrında, tarzında, Sahabe kıvamında kısaca…
Bugün sünnetsiz, peygambersiz, rehbersiz, mezhepsiz bir din anlayışını savunanlar var ülkemizde…
Bunlar; İslam’ı ve Müslümanları, hayata dair bütün iddialarındanvazgeçmiş, protestanlaştırılmış, iğdiş edilmiş, mankurtlaştırılmış, Batının ve Bâtılın uydusu, uşağı, kölesi haline getirmeye çalışan,
onların tasmalı çekirgelerinden, çağdaş manurtlarından, oryantalistve doğu bilimcilerinden başka bir şey değiller ne yazık ki…
Kendilerini eğiten, her yönüyle destekleyen, aramıza gönderenefendilerine uşaklıktan, Ümmeti Muhammedi sömürmekten, yoketmekten başka hiçbir dertleri olmasa gerektir…
Eğer biz, Alemlere ve bize rahmet olarak gönderilen, o muhteşem veen güzel örneğin ardı sıra gitmezsek, hayatımızı onun gösterdiğisevgi, şefkat ve merhamet medeniyetine göre yaşamazsak…
Sadece bu dünyayı birbirimize cehennem etmek ve yaşanılmaz kılmakla kalmaz, ahiretimizi de cehenneme döndürürüz Allah korusun!
Sevgili dostlar!
Birazcık ilim namusu olan Amerikalı bilim adamı Michael Hart,dünyanın gelmiş geçmiş en büyük ve en etkili ismini belirlemek içinbir araştırma yapar.
Aylar süren çalışma sonunda, kendince tespit ettiği büyük adamların yeteneklerini, mücadele ve başarılarını, icraatlarını, özellik vegüzelliklerini bilgisayarına kaydeder.
Amacı; birden yüze kadar büyük insanları belirlemektir.
Bilgisayardan, yüklediği veriler ışında dünyanın en büyük insanını seçmesini ister.
Defalarca tekrarlanan sonuç: Hz.Muhammed(sav) olur.
Araştırmayı yayınlayan Fransız dergisi Le Point, 1979 yılında Hz.Muhammed’i yılın adamı seçer.
Sevgili Dostlar!
İslam’a, onun peygamberine, kitabı Kur’an’a ve Müslümanlara düşmanlıkta hiçbir sınır tanımayan batılılar biliyor ki insanlığı
kurtaracak olan sadece İslam medeniyetidir.
Allah’ın insanlığa gönderdiği son ilahi kitap Kur’andır.
Son Peygamber Hz.Muhammed Mustafa’dır(sav).