Onlar, insanüstü gayretleriyle destan yazdılar.

Deprem bölgesinde didik didik canlı aradılar.

En ufak bir canlılık emaresinde domuzdamı tahkimatı yaptılar, en uç noktalara kadar galeri açıp yaralılara ulaştılar.

Anlatacak çok şey var ama onlara apayrı bir parantez açmak gerekiyor.

Enkazda bir canlı sesi duymaya görsünler. Anında müdahale ettiler.  Maden ocaklarındaki tahkimat sistemiyle en tehlikeli noktalara kadar ilerleyip nice canlar kurtardılar.  

Yeraltındaki işçiler böyle de yer üstündekiler farklı mı?

Onlar da Maden Makineleri Fabrikası'nda (Merkez Atölyesi) depremzedelerin ısınması için habire soba üretiyorlar.  

Zonguldak işçisiyle, ocaklarıyla her zaman bu ülkeye can olmuştur, kan olmuştur. Eğer Türkiye geneline hitap eden ve kamusal niteliğe sahip bir Arama Kurtarma birimi kurulursa böylesi afetlerde daha da faydalı olacaktır.

Maden işçileri, belli periyotlarla arama kurtarma alanında temel bilgilerle donatılarak, olası afetlerde anında müdahale edebilmeli. Yeraltında yaralılara boyunduruk takma, onları sedyeye yatırma, taşıma v.b. temel medikal eğitiminden geçirilmeli.

Yeraltının veya enkaz altının cankurtaranı madenci ekibi olmalı. Madem depremler, afetler kuşağının ortasındayız, o halde madencilerden oluşan hazır kıta bir ekip kurulmalı.

Maden ocağında mesai yaparken, zaten uygulama eğitimini doğal olarak yapmış oluyorlar. Sadece belli peryotlarla temel sağlık eğitimi görerek, alın size 365 gün hazır kıta 'yeraltı arama kurtarma birimi'.

Fena mı olur? 

Bu noktada Çatalağzı Belediye Başkanı Adnan Akgün'ün çağrısını da önemli buluyorum. Kendisi de maden mühendisi olan Akgün, deprem kuşağında olan Türkiye’de her an yaşanabilecek felaketler karşısında en büyük bilgi birikim ve tecrübeye sahip olan maden işçilerine gerekli yasal düzenlemeyle arama kurtarma yetkisi verilmesi gerektiğini söylüyor.

Bence yerinde bir talep. Umarım dikkate alınır.

Gölcük depreminde de hayat kurtarmışlardı

Zonguldak'tan deprem bölgesine giden maden işçileri, kömür kazarken tavan göçüğünü engellemek amacıyla kurulan "domuzdamı" tahkimatını bu kez deprem bölgesindeki enkazları kaldırmak için kullandı. 

İşçiler, deprem enkazından nice canlar kurtarmayı başardılar. Türkiye'nin umudu oldular. Herkesin hayır duasını aldılar.

Maden işçileri 1999 depremlerinde de 100'ü aşkın depremzedeyi sağ çıkartmayı başarmıştı. Ama işlerini kameralar önünde yapmadıkları için kimse onları bilmiyordu.   

2011'deki Van - Erciş depreminde de madenciler can kurtarmıştı. O zamanlar kurtarma çalışmasına katılan maden işçileriyle görüşmüştüm. Kendileri sahadaki durumu tasvir etmişlerdi. 

Enkazı tahkimatla kaldırıp yaralıları kurtardıklarını, tam sedyeyle taşıyacakları sırada başka ekiplerin gelip yaralıları -kendileri kurtarmış gibi- ambulansa (kameraların bulunduğu bölge) götürdüklerini söylemişlerdi. 

Bu kez enkaz altındaki kurtarma anlarını ve nasıl bir sistemle çalıştıklarını sosyal medyadan paylaştılar. Yaygın medya da bunlara geniş yer verince tüm Türkiye canı pahasına çalıştıklarını yakinen görmüş oldu.

Domuzdamı tahkimatı nedir, galeri açmak nedir herkes bilgilendi. 

Sayın Cumhurbaşkanı da madencilerin can kurtarmadaki rolünü gördü ve haklarını teslim etti.  

Madenciler, yerin yüzlerce metre altında canlarını bir birine emanet eden kişilerdir.

İşe giderken, her gün ailesiyle helalleşerek evden çıkan başka bir meslek grubu var mıdır şu yeryüzünde?

Bu kahraman işçiler, mesai bitimi yeraltından her çıkışlarında kendilerini karşılayan arkadaşları "Geçmiş olsun" der.

Yani bugün kazasız belasız atlatmış olmanın geçmiş olsun dilediğidir bu.

Her günü böyle geçen bir madenci, Allah korusun bir afet anında hiçbir meslek grubunun ulaşamayacağı ekip ruhuna ve kurtarma mantığına sahiptir. İşte bu yüzden yorulmak ve korku nedir hiç bilmezler.

İşte bundan dolayı kimsenin yanından bile geçmeye cesaret edemediği enkaza, korkusuzca girerler. 

'Oraya nasıl girdiniz?' diye soranlara, "Bizim canımız yok, şu an bizim canımız Türkiye" derler. 

İşini layıkıyla yapan, helal rızık peşinde koşan, iş başa düştüğünde ise ölümü göza alan böylesi madencilerin hakkı elbette ödenmez.

Bırakın Cumhuriyet tarihini, dünya tarihinde örneğine az rastlanır Kahramanmaraş depremlerindeki maden işçilerinin kahramanlıkları, saymakla bitmez.

Onların olağanüstü mücadelesi tarihe altın harflerle yazılmıştır.

Memleket de depremzedeler de madenciyi kalbine yazmıştır.

Onlar ki canlarını hiçe sayıp milyonlara umut olmuşlardır. 

Zonguldaklılar olarak onlarla gurur duyuyoruz.

Tabi madenci deyince Zonguldak bölgesi dışından gelen bütün madencileri alkışlıyoruz. 

Ayrıca ülkenin dört bir tarafından depremde görev alan İtfaiye, Umke, AFAD, Sağlık, Belediye ve STK ekipleri ile gönüllü kuruluşlara da şükran borçluyuz.

Yurtdışından gelen yabancı arama kurtarma ekiplerine de minnettarız. Onların kurtarma çalışmalarından sonra gözyaşlarına boğulmalarını görmek, tarifi imkansız duygular yaşattı. Ülkelerimiz, dinlerimiz, dillerimiz, tenlerimiz, kültürlerimiz farklı olsa da nihayetinde hepimizin Allah'ın kulları, Hz. Adem ile Hz. Havva'nın çocukları olduğumuz gerçeğini bir kez daha hatırlattı.  

Köylerden kentlere 70 vilayetin yardımlaşma ve dayanışmasına şahit olduk. Dökülen gözyaşlarını birleştirseler, okyanus olurdu. Vatandaşlarımız yardımlaşmada adeta bir birleriyle yarıştılar.

Anlatacak çok şey var. İçimiz dolu. Üzüntümüz büyük. Üstümüze çöken enkaz çok ağır.

Biz bir birimize sarılarak yaralarımızı saracağız.

Bu toprakların tarihi ve tabiatı, birlik beraberlik ve dayanışma ruhuyla yaşamaya zorunlu kılıyor. Eminim ki, bin bir zorlukla yurt tuttuğumuz Anadolu'muzun afet bölgesi, bu ruhla yeniden küllerinden doğacaktır. 

Bir çift sözüm de fırsatçılara olacak.

Dayanışma içindeki milletin içinden ayrık otu gibi çıkıyorlar. Bazı ev sahipleri, bırakın normal vatandaşı, depremzedelere bile acımıyorlar. İnsanım diyeni, insanlığından utandırıyorlar. 

Ev sahipleri evlerinin kendisinin olduğunu zannederken asıl mülkün sahibini unutuyorlar.

Onlara yazıklar olsun...

Bu zor günün en kötü kaybedeni onlar...

Selam olsun güzel insanlara...