Bir önceki yazımda Fevkanisiz Zonguldak'ı ele almış, ardından Bülent Ecevit Caddesi'ndeki tehlikeye dikkat çekmiştim.

Basit gibi görünen ama aslında her şeyden daha önemli olan bir konuyu uzun uzadıya yazmıştım.

Westalife AVM karşısındaki yaya geçidinde trafik ışıklarının çalışmamasının yayaların hayatını riske attığını belirtmiştim. Öyle ya, çoluk çocuk binlerce kişinin karşıdan karşıya geçmek zorunda kaldığı yolda trafik ışığının bulunmaması kabul edilemezdi.

Araç sürücülerinin çok sürat yaptığı bu yolda -Allah korusun- kazalar yaşanmasın, canlar yanmasın(dı) benim derdim.

Bu meyanda Zonguldak Valisi Sayın Osman Hacıbektaşoğlu, Sayın Belediye Başkanı Ömer Selim Alan, Sayın İl Emniyet Müdürü Sinan Ergen'e çağrı yapmıştım.

En azından yayaların güvenli bir şekilde karşıdan karşıya geçebilmeleri adına Westalife AVM önündeki trafik ışıklarının yeniden yapılmasını talep etmiştim.

Çok şükür, küçük ama insan hayatı için büyük önem arz eden çağrımıza, devlet kurumlarından cevap gecikmedi.

Yayaların güvenli geçişi için trafik ışığı yapıldı.

Herkes rahat nefes aldı.

Duyarlılığımıza duyarlılık gösteren devlet büyüklerimize ve ilgili kurumlara teşekkür ediyorum.

Şimdi daha güzel oldu.

Her iki güzergah da trafik ışığıyla düzenlenmiş oldu.

Canını seven her vatandaş, artık burayı kullanmalı.

Kimse kendi kafasına göre karşıdan karşıya geçmemeli.

Sürücüler de daha dikkatli bir şekilde araç kullanmalı.

Fevkaninin yıkılmasından sonra kent merkezi yeniden şekillenirken; şehir içi ulaşım, altyapı ve yapılaşma konuları en ince ayrıntısına kadar hesap edilmeli.

Şehrin bugünü ve yarınları, insan odaklı hizmet anlayışıyla inşa edilmeli.

Hiç unutulmamalı ki, insan hayatı her şeyin önündedir.  

O meşhur sözü tekrar hatırlayalım:

"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın"

İNSAN OLMAK ZOR

Cahit Zarifoğlu, sanki bugünleri görmüş asrımıza hitap etmiş:

"Böyle bir çağın insanı olmak, imtihan olarak hepimize yeter."

İnsan olmak çok zor.

Duyarlı olmak ise insan olmanın olmazsa olmazı...

Ne diyordu Tolstoy, "Acı hissediyorsanız canlısınız. Başkasının acısını hissediyorsanız insansınız."

Günümüzde bütün ilişkileri çıkar duygusu belirliyor. İnsanlar artık vicdanıyla değil cüzdanına göre adım atıyor. O yüzden diyorum ki her insan insan değil, her sanatçı sanatçı değil.

Bakıyorum, topluma örnek olması gereken sanatçıların soykırıma, bebeklerin acımasızca katledilmesine iki kelam sözü yok. Uzağa değil, bir tık ötede sosyal medya hesaplarına baksanız siz de göreceksiniz. Kedilerini, köpeklerini paylaşmaktan Gazzeli bebeklere sıra gelmiyor. Bir bebeğin hayatı, evinde beslediği kedi kadar kıymet bulmuyor anlaşılan.

Bunların duyarlılığı bu kadarmış.

Yazıklar olsun böyle insanlığa, böyle sanatçılığa...

Hayvanlar da can ve sebepsiz yaratmadı onları Yüce Yaradan.. Seveceğiz bakacağız, koruyacağız. Ama masum yavrular acımasızca öldürülürken, iki kelam edememek nasıl bir nasipsizliktir?

Özellikle topluma örnek olan sanatçıların hayvanlarına verdiği değeri insanlara vermiş olsa, aslında kendi insanlığını kurtarmış oluyor. Ama bu da nasiple oluyor.

Ama içlerinde, İsmail Hacıoğlu gibi yastığa başını koyduğunda acıdan gözüne uyku girmeyen sanatçılarımız da var.

Evet az da olsa var.

Değerli olan az oluyor maalesef.