Zurna, beklenen ezgiler yerine, “zırt” sesi verince, kimin ne yapacağı belli olmaz. Önceden kestirmek de zordur. Ama bir adamı adam yapan da, eşek yapan da zurna güzel güzel çalarken nasıl oynadığı değil, zurnanın zırt dediği anda nasıl bir yön seçtiği, nasıl davrandığıdır.

Böyle deniyor zurna hikayesi için...

Geçen hafta şiddet sarmalının içinde debelendiğimizi belirtmiştim. Hatta yasama ve yürütme organlarına çağrıda bulunmuş, toplumun kanayan yarası haline gelen şiddet olaylarını bastıracak yasal düzenlemelerin gerekliliğine vurgu yapmıştım. 

İktidar ve muhalefet parti teşkilatlarında bulunan vicdan sahiplerine seslenerek; keyfi can yakan, işkence eden, yaralayan, öldürmedikçe de kolay kolay tutuklanmayan psikopatlara karşı daha sert tedbirler alınması için hükümete yoğun talepte bulunmaları çağrısında bulunmuştum. Amacım suç işleyen psikopatları, yaptıkları fenalıkla yüzleştirecek ve  onları köpekler gibi pişman edecek bir düzenleme yapılması çabasından başka bir şey değildi.

Benim gibi bu konudan muzdarip olan değerli okuyucularımdan destek mesajları aldım. Ancak ne yazık ki daha bu yazıların mürekkebi kurumadan, dün Başkent'ten acı haber geldi. 

Ankara'da bir eğlence mekanına gelen bakanlıkta iş müfettişi İlker K. (35); meslektaşı Ali G. (36), savunma sanayi alanında elektrik mühendisi Semih S. (36), kadın arkadaşları J.E. (36) ve G.G. (36)'den oluşan grup, sahnede olan müzisyen Onur Şener'den istek parça istedi. Müzisyen Şener ise şarkıyı bilmediğini belirterek çalmadı. Bunun üzerine gruptan üç kişi müzisyenle sözlü olarak tartışmaya başladı, tartışma büyüyerek kavgaya dönüştü. Mekan çalışanları ile müşterilerinin araya girmeyi kavga sonlandırıldı.

MEKAN ÇIKIŞINDA SALDIRI

Eğlence mekanının kapanmasına yakın saatte mekandan ayrılan grup, bu sırada evine gitmek üzere işyerinden çıkan Onur Şener'e saldırdı. 3 kişi ellerindeki cam şişelerle Şener'i darp etti. Olayı gören vatandaşların ihbarı üzerine gelen polis ekipleri kavgayı ayırdı. Boğazından cam parçalarıyla ağır yaralanan ve hastaneye sevk edilen Şener, tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti.

Bir hiç uğruna ölmek deniyor ya...

Ne yazık ki sanatçı arkadaşın ömrü bir hiç uğruna sonlandı.  

Hem de cahil cüheladan değil; okumuş, makam sahibi olmuş zorbalar eliyle...

Bir çocuğun yetim kalmasına değdi mi peki?

İşte benim yetkililerimizden ve vicdan sahibi vatandaşlarımızdan dert yandığım konu tam da buydu.

Bir hiç uğruna gitmesin kimse?

Bir hiç uğruna çocuklar yetim kalmasın, anneler, eşler gözyaşı dökmesin!

Bu son örnekten anlaşılacağı üzere silahlanma, şiddetlenme, mafyalaşma atmosferini dağıtmak şart. 

Ama sadece hukuki düzenlemelerle bunun önüne geçmek zor.

Asıl bu bataklığı kurutmak lazım.

O da eğitimle, bilimle, talim terbiyeyle, daha doğrusu kendini bilmekle olur.

Eskiler, okumuş cahil anlamına, cehl-i mürekkep derlerdi.

Bunu şu örnekle açmak lazım:

 “Vakti zamanında bir adam, oğlundan çok çekmiştir. Oğlu, adamı canından bezdirmiş ve babası en sonunda oğluna 'senden adam olmaz' demiş. Oğlu da bu söze epey içerlenmiş. Okumuş, daha sonra kaymakam olmuş.

Bir gün babasını çağırması için adamlarını çağırmış. 'Filanca köyde bir adam var. O adamı buraya getirin' diye de emir vermiş. Kaymakamın emriyle adamları da harekete geçmiş, adamı bulmuş ve kaymakamın huzuruna getirmişler.

Kaymakam, babasının karşısına geçmiş ve 'Yaa, baba! Sen bana adam olamazsın dedin; ama bak okudum, Kaymakam oldum' demiş. Baba, bulunduğu konumdan hiç rahatsızlık duymadan koltuğunda oturan oğluna şöyle demiş:

-'Oğlum, ben sana paşa olamazsın demedim ki adam olamazsın dedim. Bak hala adam olamamışsın. Adam olsaydın babanı ayağına çağırmaz, kendin gelirdin.'

Ne yazık ki, son hadise de buna benzedi işte.  

***

Polis, okul çevresinde kontrollerini sıklaştırdı. Gece okul bahçesinde fenerle kontrol yaptı. Bence olması gereken bir çalışma. Bizim en değerli varlıklarımız çocuklarımız. Emniyetin gözü kulağı her zaman okul çıkışlarında, teneffüs saatlerinde olmalı. Onları kötü alışkanlığa itenlere göz açtırmamalı.

Öte yandan kaliteli bir eğitim alsalar bile çocuklarımız, tuzaklarla dolu sanal alem tehdidiyle karşı karşıya. İşte bu nednele bir çocuk ailede ne kadar terbiye görürse görsün, okulda öğretmeni ne kadar çabalarsa çabalasın, yine de arkadaş ve internet ortamıyla ciddi tehlikelere maruz kalabiliyor.  

Bu bakımdan hiç değilse polisin okul çevrelerindeki tehlikelere karşı teyakkuz halinde olması da bir adımdır.

Günümüzde eğitim maalesef zor. Yıkıcı etkenler çok fazla ve bunları sezmek oldukça zor. 

Bir taraftan öğretirsiniz, anlatırsınız, ilmek ilmek işlersiniz; öbür taraftan üç kuruşluk reklam uğruna sosyal medyada cirit atan zibidiler, her şeyi bir anda berbat eder.

Şimdi Z Kuşağı diyorlar. Peki bunlar Z kuşağı mı, zibidi kuşağı mı, yoksa zorba takımı mı? İnsan bu paradoksu düşünmeden edemiyor. 

Adına ne dersek diyelim, dünya kurulduğundan beri iyilerle kötülerin mücadelesi devam ediyor.

İyi olanı, doğru olanı istiyorsak;

En kıymetlilerimiz olan çocuklarımıza güzel bir dünya bırakmak istiyorsak,

Kötülüğe karşı bıkıp usanmadan topyekun mücadele etmek zorundayız.

İşimiz zor...

Zor ama imkansız değil!