Cumhur, halk demek. Cumhuriyet de halkın iradesi.

Halkın kendi kendini yönetmesi bir nevi...

Yurttaşların kendi hür iradesiyle seçtiği vekiller eliyle yönetildiği sistem.

Cumhuriyet, demokratik sistem içinde bana göre ideal yönetim biçimi...

Yeter ki aslına uygun yaşatılsın.

Vatandaş bilinçlensin, demokratikleşme, özgürlükler, hukuk, adil paylaşım ve eşitlik ilkeleri anayasamızda belirtildiği gibi uygulanabilsin.

Hangi şartlarda kuruldu?

Bütün emperyalistlerin hepsinin bir arada çullandığı Anadolu'da başlayan mücadeleydi.

Aç, susuz yaşayıp hürriyetsiz yaşayamam diyen yiğit Anadolu insanı, bu hayasızca akına karşı topyekûn mücadele başlatmıştı. Bunun ilk işaret fişeği 19 Mayıs 1919'da başlamış, herkes cepheye koşmuştu.

Bu varlık ve yokluk savaşıydı. 

Başta Mustafa Kemal Atatürk ve Kahraman Mehmetçik olmak üzere, yaşlısıyla genciyle, kadınıyla erkeğiyle işgalcilere geçit vermemişti.

'Verme dünyaları alsan da bu Cennet vatanı' demişti büyük şair.

Çanakkale'yi düşmana dar eden şanlı ecdadımız; Kurtuluşu Savaşı ve Sakarya Meydan Muharebesi'nde canından geçmiş, Cennet vatanından vazgeçmemişti.

O aziz şehitlerin omzunda yükselmişti bu vatan.

Düşmanı geri püskürttükten sonra tam da 100 yıl önce 29 Ekim 1923'te, Cumhuriyet ilan edildi.

Demokratik parlamenter sistemin hayat bulduğu ve halkın kendi hür iradesiyle yöneticisini seçtiği bir Cumhuriyet'ti.

Bu köklü değişimin hayata geçirilmesinde bir takım zorluklar da yaşansa da insan onuruna en yakın yönetim biçimi Cumhuriyet'tir.

Seçme seçilme hakkı, eğitim hakkı, eşitlik ilkesi, kuvvetler ayrılığı ilkesi, demokratik hukuk düzeni v.b. evrensel ilkeler, Cumhuriyet'le birlikte hayatımıza girdi.

100 yıldan beri de ülkemizin en önemli gündem maddeleri olarak yerini koruyor.

O günden bugüne ülkemizin arzu edilen demokratik hukuk düzeni ve adil refah düzeyi, ne yazık ki istenen düzeye ulaşamamıştır.  

Zaman zaman dış mihraklar ve içteki işbirlikçiler eliyle oluşan darbe girişimleri ve antidemokratik muhtıralar, muasır medeniyet seviyesini yakalamamıza en büyük zararı vermiştir.

Yoksa 1923'ten beri hayalini kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti, çok daha iyi bir noktada olabilirdi.

Yine güçlü bir ülkemiz var.

Şehit kanlarıyla sulanmış bir vatanın evladı olmaktan gurur duyuyoruz. 

Daha çok çalışıp, daha müreffeh bir ülke olacağız.

Buna inancımız tam. 

Tam da Cahit Sıtkı Tarancı'nın hayalindeki gibi

"Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

*

Memleket isterim

Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

*

Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

*

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikayet ölümden olsun." 

bir ülke olma ümidini taşıyor, nice 100 yıllar diliyorum.

BEBEK KATİLLERİ

Cumhuriyetimizi kutlarken, diğer taraftan büyük acıyla yüzleşiyoruz.

Bir avuç İsrail, tüm dünyaya kafa tutuyor. Tüm kınamalara, tepkilere rağmen sivillere bomba yağdırıyor.

Resmen insanlık suçu işleniyor. Tüm dünya seyrediyor.

Savaşın bile bir hukuk vardır.

Sivillere dokunulmaz, çocuklara, bebeklere bomba atılmaz.

Mabetler, hastaneler bombalanmaz.

Çaresiz sivilleri güvenli bölgeye gönderip, onların üstüne bomba yağdırılmaz.

Bu kalleşliktir. Ama yapıyor.

Bütün Müslümanlara hakaret ediliyor.

Demek ki bir ağırlığı yok Müslümanların.

En basitinden İsrail malını boykot edilebilmeli.

İsrail'in en büyük kozu ekonomik gücü.

İsrail ürünleri sadece İslam dünyasında değil, kendini insan addeden bütün ülkelerin vatandaşlarınca boykot edilse, çok ağır ekonomik kayıplar yaşamaya başlasa o zaman işin rengi değişir.

Ekonomik olarak darbe yerse anında çark eder.

Fakat bunu bile yapamıyoruz.

Adam adını anmak istemediğim malum meşrubatı alıyor. Yahu bunu bari alma, diyoruz.

-Ee, marketler de satmasaymış, diyor.

Cevaba bakın.

Lütfen insanlık gösterelim.

Allah rızası için birazcık insanlık...