Hulisi Kentmen

46 yılda 500'e yakın filmde rol aldı

Yeşilçam'ın "iyi kalpli", babacan oyuncusu Hulusi Kentmen, 20 Ocak 1912'de Bulgaristan'ın Tırnova şehrinde dünyaya geldi.

Sanatçı, daha sonra ailesiyle Türkiye'ye göç etti ve, çocukluğunu İzmit Körfezi'nde geçirdi.

İlköğrenime Akçakoca'da başlayan Kentmen, daha o günlerde oyunculuğa sevdalanmasını, TRT'ye verdiği bir röportajında, "Akçakoca İlkokulunda bir tiyatro salonumuz vardı. Birkaç defa orada sahneye çıktım. Bulaştı." sözleriyle aktarmıştı.

Kentmen Deniz Astsubay Okulu'nda eğitim aldıktan sonra Deniz Kuvvetleri'nde denizaltıcı Astsubay olarak görev yaptı. Bir müddet kara hizmetinde de bulunan sanatçı, askerlik görevini sürdürürken ilk kez vodvil türündeki "Hisse-i Şayia" oyunuyla sahneye çıktı.

Hulusi Kentmen, Ülkü Erakalın'a verdiği bir röportajda deniz tutkusunu şöyle dile getirmişti:

"Yavuz (Zırhlısı) yaralı, henüz tamir edilmemiş. Bütün ihtişamıyla İzmit'te yatardı. Biz, o devirde ortaokula gidiyorduk. Aşağı yukarı sınıfın yarısı denizci olmaya heves ederdi. Deniz tutkusu öncelikle Körfez'de oturuşumuzdan geliyor. Ayrıca babamın bir sandalı vardı, onunla beraber balığa giderdim, ona yardım ederdim. Bahriyelilerin o afili kıyafetleri ve denizin yosun kokusu yok mu, o bambaşka bir şey."

Yönetmenliğini Ferdi Tayfur'un yaptığı filmle ilk kez kamera karşısına geçti

Usta sanatçı Kentmen, Refika Kentmen ile 1938'de dünya evine girdi. İkilinin, Volkan isminde bir oğlu dünyaya geldi.

Refika Kentmen, bir röportajında, eşinin canlandırdığı karakterlerdeki gibi iyi ve sevilen biri olduğuna değinerek, "Hulusi herkes tarafından çok sevilen, sayılan bir insandır. Herkes onu 'baba' diye sever. Ben de çok severim, 53 senemi vermişim, sevilmez mi?" demişti.

Emekliliğinin ardından kendisini sahnelere ve sinemaya veren Kentmen, halkevleri, Ses Tiyatrosu ve Şehir Tiyatrolarında sahneye çıktı. Sanatçı, "Hulusi Kentmen Tiyatro Topluluğu" ile turnelere çıkıp birçok yerde oyunlar sahneledi.

46 yılda 500'e yakın filmde rol aldı

Usta oyuncu, ilk kez 1942'de bir filmde kamera karşısına geçerken, seslendirme sanatçısı olarak da bilinen Ferdi Tayfur'un yönetmen koltuğunda olduğu, İhsan İpekçi'nin senaryosunu yazdığı "Senede Bir Gün" filmiyle yükselişi yakaladı.

Bu yapımları, 1948'de "İstiklal Madalyası", 1949'da "Şehitler Kalesi", 1950'de "Estergon Kalesi" ve "Züfikar'ın Gölgesinde", 1951'de "Barbaros Hayrettin Paşa" filmleri takip etti.

Komiser, esnaf, hakim ve fabrikatör rollerinin aranan yüzü olan sanatçı, 1942-1988 arasına 500'e yakın film sığdırdı.

Hulusi Kentmen, kariyeri boyunca Adile Naşit, Münir Özkul, Kemal Sunal ve Tarık Akan gibi dönemin ünlü isimleriyle birçok filmde kamera karşısına geçti.

Filmlerinde Kentmen'in karakterine karakter katan babacan seslerin sahipleri ise seslendirme sanatçıları Kemal Ergüvenç ile Rıza Tüzün oldu.

"İyi bir film, iyi bir senaryoyla mümkün olur"

İyi filmin iyi senaryo ile mümkün olacağını savunan sanatçı, bir röportajında neden "iyi" rollerde yer aldığını, "Hem komediye hem drama uyum sağlayabiliyorum. Yalnız kötü adam oynayamıyorum. Çünkü tipim, kötü adama müsait değil. Bir defa oynamaya kalktım, bir şeye benzemedi." sözleriyle açıklamıştı.

Yazar, oyuncu ve araştırmacı Sunay Akın, Hulusi Kentmen'le ilgili bir anısına, "Önce Çocuklar ve Kadınlar" kitabında şu cümlelerle yer verdi:

"Sert görünümlü ama iyi yürekli ve genellikle de fabrikatör baba rolünde görürüz onu. Hulusi Kentmen'den söz ediyoruz tabii ki! Bu arada, kendimize bir 'torpil' geçelim ve son sınıfı okuduğum Koşuyolu Kazım İşmen Lisesi'nden eve dönerken, Kadıköy otobüsünde Hulusi Kentmen' ile sık sık karşılaşıp sinema sohbetlerine daldığımı da bir martı gibi periskopun üstüne konduralım."

20 Aralık 1993'te vefat etti

Halkoyunları topluluğu Gürcistan yolcusu Halkoyunları topluluğu Gürcistan yolcusu

Pala bıyıkları kadar tatlı sert ve babacan yapısıyla seyircinin gönlünü kazanan Hulusi Kentmen, 1978'de "Yorgun Savaşçı" ve 1985'te "Acımak" dizilerinde de rol aldı.

Aynı zamanda keman çalan ve fotoğrafçılıkla da yakından ilgilenen oyuncu, 20 Aralık 1993'te böbrek yetmezliği sebebiyle vefat etti ve Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi.

Editör: Abdullah KARABACAK