Zonguldak

Kendimizi kandırmayalım!

Yalandan yere sosyal medyada açıklama yapmaktan veya kuru kuruya kutlama yapmakla kadınların hakkını koruyamayız. Sadece kendimizi kandırmış oluruz. Ben kadınlara yapılan haksızlıkları ve şiddeti kınıyor, bir an önce bu şiddet sarmalının sona ermesini diliyorum.

Bugün 8 Mart Kadınlar Günü olarak kutlanıyor. Ama ben kutlanış tarzına, yüzeyselliğine ve kadın hakları üzerinden yapılan istismara karşıyım.

Kadını ezmek, dövmek, sövmek, öldürmek azalacağı yerde gün geçtikçe artıyor.

İşte bu nedenle sadece kutlamış olmak için kutlanmasını, bir ritüel gibi geleneksel mantıkla ele alınmasını doğru bulmuyorum. Ortalıkta dolanan 8 Mart açıklamalarına da itibar etmiyorum.

Örnek kadın hikayeleri, varlıkta olduğu gibi yoklukta da eşini terk etmeyip ailesi için çırpınan kadınlar, yatalak eşine bakan, ailesinin geçimi için büyük zorluklara katlanan kadınlar var ya... İşte gerçek Kadınlar gününün kahramanı bu kadınlardır. Yıllarca yatalak eşine bakan vefalı eşler başımızın tacıdır.

Yoksa "8 Mart kutlu olsun şekerim" tarzı açıklamalar, pek samimi gelmiyor bana.   

Mesela adam-cık, çocuklarının annesini dövüyor, yetmiyor bıçakla yaralıyor. Devlet uzaklaştırma veriyor. Gücü kadına yeten adamcık, kadına nefes aldırmıyor. Tehditlere devam ediyor, açık açık "Seni öldüreceğim" diyor.

Bütün safahatlarıyla yargıya intikal eden bu ve bunun gibi kadına şiddet mevzusu, göz göre göre ölüme kadar gidiyor. Biri mezara, öbürü hapse, zavallı çocuklar ise perişan halde acımasız bir dünyanın ortasında kalakalıyor.  

O çocuklarla ilgilenen aile çevresi ve iyi bir öğretmen yoksa; vay ki o çocukların haline! Vah ki o toplumun düştüğü duruma...

Adam, öldürmek kastıyla kadını bıçaklamış.

Kadın, yaralı kurtulmuş, "Ölmek istemiyorum" diyor.

Adamı, aldığı veya alacağı ceza durdurmuyor. Bilakis daha da hırslandırıyor. Üç beş ay yatıp daha hırslanmış şekilde çıkıyor. Yarım kalan işi tamamlamak için fırsat kolluyor.

Allah bu gibilerinden korusun bütün kadınları ve çocukları.

Ve merhametsizlerle karşılaştırmasın hiçbirimizi!

Demem o ki, 8 Mart'ı hakkıyla kutlamak istiyorsak savunmasız kadınlara musallat olan haydutları caydıracak ağır cezalar getirelim.

KABAĞIN SAHİBİ

Bazen de Kader, zalimi zalimle kırdırıyor.

Yani bir kötüye, başka bir kötüyü musallat ediyor ve böylece iki zalim bir birini kıra kıra yok ediyor.

Hani bu konuda güzel bir yaşanmış hikaye bahsedilir. Yeri gelmişken burada bir kez daha hatırlayalım:

Vaktiyle bir derviş, soluğu berberde alır.

– Vur ustayı berber efendi, der.

Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır ki daha sol tarafa geçmeden, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı içeri girer. Doğruca dervişin yanına gelir ve başının kazınmış olan kısmına okkalı bir tokat atarak;

– Kalk bakalım kabak, kalk da traşımızı olalım diye kükrer.

Dervişlik bu, “sövene dilsiz, vurana elsiz” olmak gerek… Kaideyi bozmaz derviş, ses çıkarmaz, usulca yerinden kalkar.

Berber mahcuptur ancak korkudan ses çıkaramaz.

Kabadayı koltuğa oturur, berber traşa başlar.

Fakat küstah kabadayı traş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder “Kabak aşağı, kabak yukarı”…

Nihayet traş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır.

Derken iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracıkta yığılır kalır. Feci şekilde ölmüştür. Görenler çığlığı basar.

Berber ise şaşkın bir kabadayıya bir dervişe bakar.

Gayr-i ihtiyari (istemsiz bir şekilde);

– Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?, der.

Derviş, mahzun ve düşünceli…

"– Vallahi gücenmedim ona, hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki, kabağın da bir sahibi var, O gücenmiş olmalı.."

Bazen de işte böyle Kader yardım ediyor insana. Ama herkes bu kadar şanslı olmuyor.

Bu nedenle devletimiz ne yapıp ne edip toplumu ve özellikle kadınları böyle kabadayılardan, takıntılı tiplerden koruyacak caydırıcı tedbirler almalı.

Bunun başka yolu yok!

Yoksa senede 1 günü kadınlar günü, 364 günü de kadınlara dayak günü gibi acı tecrübelerle kutlamaya devam ederiz.

Hayır, böyle olmamalı.

Yalandan yere sosyal medyada açıklama yapmaktan veya kuru kuruya kutlama yapmakla kadınların hakkını koruyamayız. Sadece kendimizi kandırmış oluruz.

365 günü kapsayacak kadınlar günü için çok esaslı zihniyet değişimine ihtiyacımız var. Eğitim, hukuk, sosyal alanlarda baştan sonra düzenleme gerekiyor. Umarım annelerimiz, eşlerimiz, sevdiklerimiz, kızlarımız, bacılarımız olan bütün kadınların hakkını hukukunu gözetecek bir düzenleme bir gün hayata geçer.

Ben kadınlara yapılan haksızlıkları ve şiddeti kınıyor, bir an önce bu şiddet sarmalının sona ermesini diliyorum.