Hemen yanımızdaki Amasra’ya, Safranbolu’ya, Karabük kanyona, cam terasa geziciler akın akın geliyorlar Zonguldak’a neden gelmiyorlar. Üstelik Zonguldak’tan ayrılmış yerler buralar… Yine hemen yanımızda Yedigöller, Abant, Gölcük ve Ereğli gibi yerler geziciler tarafından tercih yeri olurken Zonguldak’a neden gelmezler. Üstelik Zonguldak madenciliğiyle, doğasıyla, mağarasıyla, ağacıyla deniziyle, yeşiliyle zengin bir şehirken…

 Gezginler Amasra’yı, Safranbolu’yu neden tercih ederler?

70 sene önce gezi rehberi dergisinde Amasra konu edilmiş... “Karadeniz'in incisi Amasra...”
Ulaşım şekilleri ve Turizm konulu rehber bilgiler yayınlanmış. 
Daha da eskiye gidelim 1924 yılında Zonguldak’ta Maden Mühendisi olmak için gelen şair Behçet Kemal Çağlar Amasra için yazdığı "Amastris Masalı" makalesini şöyle bitirir:
"Yeryüzünün emsalsiz yeri nerde deseler İnsafı zevki olan akla Amasra gelir."

Amasra bir asırdır turizm kültürünü, geleneğini günümüze dek yaşatmayı başarmış, balıkçılık üzerine ihtisas yapmıştır. 

Safranbolu da geleneksel evlerini yaşatarak bunu başarmış ve konaklama ve şark köşesi tarzı yöresel yemekleriyle taçlandırmıştır. Eski zaman, eski mahalle sokaklar konulu bir film sahnesi lazım olsa Safranbolu sinema platosu olarak seçilir. 
Sinema filmleri de iyi bir tanıtım aracıdır.

Ahmet Kızılyar, dualarla uğurlandı Ahmet Kızılyar, dualarla uğurlandı

Zonguldak’ın dünya çapındaki kimliği nedir?
Maden şehri olması…
Doğası, denizi, ormanı, mavisi ve mitolojik tarihi onu takip eder.
Zonguldak’ta onlarca sinema filmi çekilmiş ve çoğu madencilikle ilişkili konuları kapsar.
Zonguldak’ı anlatan ve tanıtan bu filmler önemlidir.
Filmlerdeki sahneler, sadece maden ocaklarındaki hayatlar değildir. Cadde ve sokaklarda çekilen sahnelerde endüstrinin izleri vardır. Kuyu başları, Fevkani ve Kambur köprüsü, liman tesisleri, kömür taşıyan katarları, caddenin ortasından geçen buharlı, kara dumanlı kömür trenleri. Deniz yolculukları, yolcuları iskeleye taşıyan motorlar bu sahnelerde yer alırlar. Bu endüstri zengini kenti görmeye gelen yazarı, çizeri, şairi; kömürü ve kömür karası yüzlü insanları anlatmışsa, gelen geziciler de anlatılanları yaşamak isterler. Gezip görmek isterler. Maden müzesi ve yanındaki eğitim ocağına asansörle inmek isterler. Kente indiklerinde ortasından geçen treni meraklı gözlerle ararlar. Amasra’ya balık yemeğe gelen gezgin, balıkçı ve balık motorları yanında sudan çıkan balık ağının kokusu arasında yemek masasını tercih eder. Zonguldak’a gelen gezginlerin kordon boyunda iskelenin gölgesinde, çekeklerdeki balıkçıların av hazırlığını seyrederken gezmek, salaş masalarda balık yemek isterler… 
………….
Kentin yeni yüzünü planlayanların hesaplamalarının ne kadar yanlış olduğunu yaşadıkça anlamaya başlıyoruz ve başımızı taşlara vuruyoruz.
Sayısı az kalan miraslarımızı bu günleri hesaplayamadığımız için kaybettik. Şimdi gezginler Zonguldak’a neden gelmiyorlar diye birbirimize soruyoruz.

Amasra ve Safranbolu ile karşılaştırma yapılmasının anlamı olmadığını bilmek lazım. Türkiye’de ilk pansiyon akınını başlatan Amasra ile eşit şartlarda olmadığımızı kargalar bile bilirler. Önümüzdekileri ve elimizdekileri doğru değerlendirmemiz yeterli. Eldekileri iyi değerlendirirsek çok kısa zamanda ivme kazanabilir. Maden kimliğimizi ve doğal güzelliğimizi kullanabiliriz. İlk olması gereken bunu bilen vizyon sahibi yöneticilerle yola devam etmek.

Gazipaşa Caddesi’nden sadece gezicilere tabi tutulan şimendifer yolcu katarlarının geçişi tasarlanabilir. İskele, kordon boyu ruhsuz halinden kurtulup sembolde olsa barınak, çekekler ve yeşillikle taçlandırılıp, Adliye Sarayı bölgesi tamamen otel ve eğlence merkezi olacak şekle dönüştürülebilir. 
Dünyadaki sayılı varagelden biri yine Zonguldak’tadır. Bu işin sırrı Maden şehri kimliğimizi en üstte tutmak ve ondan sonra doğa ve kültür turizmine ağırlık vermekte geçer…

Yüksel Yıldırım-Zonguldak Nostalji