Trabzonspor, 38 yıl sonra şampiyonluk hayaline kavuştu. Bütün illerde olduğu gibi Zonguldak'ta da büyük bir coşkuyla kutlandı. Yer gök adeta bordo maviye bezendi. Trabzonspor sevdalıları, yıllardır hasretini çektikleri şampiyonluk sayesinde, 'Trabzonguldak' sözünü adeta ete kemiğe büründürdü.

Ben de Trabzonspor'un şampiyon olmasına çok sevindim. Çünkü yıllardan beri Trabzonsporlu dostlar, şampiyonluğa ramak kala hayallerini hep ertelemek zorunda kalıyordu. Umutlarını asla yitirmediler ve sonunda başardılar. Onların sevincini paylaşıyorum, tebrik ediyorum.

***

Futbolu severim ama uzaktan...

Çok kritik maçlarda, denk gelirse seyrederim. Özellikle Milli maçlar ile 4 büyüklerin Avrupa takımlarıyla oynadığı maçları fırsat buldukça takip ederim, o kadar.

Şampiyonluğa yaklaşmış, emek vermiş ve hak etmiş bir takımın, şampiyonluk kupasını kaldırmasını can-ı gönülden isterim. Hangi takım olursa olsun. Yeter ki emek sömürüsü, ayak oyunları olmasın.

Peki ben hangi takımı tutuyorum? Küçükken etrafımdaki büyüklerin de etkisiyle sanırım Fenerbahçeliyim. Ancak Beşiktaşlı olmayı denemişliğim de var. Sonra 1999-2000'li yıllarında UEFA'yı kazanmasıyla yıldızı parlayan Galatasaray'ı tutar mıyım diye iç muhasebe yapmışlığım da vardır. Çünkü üniversite yıllarımda etrafımdaki bir çok arkadaşın Galatasaraylı oluşunu da dikkate alırsak böyle bir iç muhasebeye girmem doğal olabilir. İçimden bir türlü Galatasaraylı olmak gelmese de uluslar arası başarısıyla çok sevindim. UEFA maçını seyrettim, Niğde sokaklarında sloganlar atarak kutlamalara katıldım.

Bir ara aşırı fanatiklikten kaynaklı nahoş şeyleri görünce 'takım tutmamaya' karar verdim.  

Rastlantı sonucu televizyonda Fenerbahçe maçına denk geldim. Hatırladığım kadarıyla 4 büyüklerden biriyle oynuyordu. O günlerde 'Takım tutmuyorum' dediğim halde, gönlüm hep Fenerbahçe'nin yenmesinden yanaydı. Fenerbahçe atakları olduğunda gayr-i ihtiyari, 'haydi, vur, gool!' gibi iç eğilime  mani olamadım. Anladım ki maçlarını takip etmesem de, tuttuğum takım sorulduğunda, vereceğim cevap belli olmuştu. Ama hepsi bu kadar ötesi yok.

Hak eden bir takım kazanmışsa tebrik edilir. Hele ki uluslar arası spor karşılaşması söz konusu ise normal bir sporseverin tarafı bellidir.

Allah kimseyi, bile bile -yanlışı savunacak kadar- fanatik kör yapmasın!

FANATİZM, MİNAREYE ÇIKTI!

Bundan yıllar önce Muslu'da Cami Derneği yönetimi ilginç bir olaya imza atmıştı. Aynı zamanda fanatik Fenerhabahçeli olan Cami Dernek Başkanı, cami ve minareyi boyamaya karar vermişler. Çok güzel bir davranış.

Boyamışlar ama nasıl boyamışlar?

Sarı lacivert renklerle...

Muslu'dan geçerken minareyi görünce "Bunda bir iş var" deyip kahvehaneye uğradım. Cami Dernek Başkanıyla tanıştım, renkleri sordum, her ne kadar Fenerbahçe ile ilgisi olmadığını söylese de uzaktan bal gibi Fenerbahçe renklerini andırıyordu.

Tabi sordukça iş kahvehane muhabbeti eşliğinde ilerlemeye başlamıştı. Masadaki arkadaşları, kahkahalarla Cami dernek başkanının koyu FB'li olduğunu anlattı. Masada espriler havada uçuşuyordu ama olayın aslı anlaşılmıştı. O anda, kafamda manşeti çakmıştım: "Fanatizm, minareye çıktı"

Şimdi aşağıda anlatacağım son olay, fanatizmin minareyi de aştığını gösterdi. Şöyle ki;

SOĞUKSU PAZARI'NDAKİ FANATİZM

Milli takım, İsrail'i devirerek Avrupa şampiyonu oldu Milli takım, İsrail'i devirerek Avrupa şampiyonu oldu

Geçen Cumartesi günü Soğuksu pazarında, koyu Trabzonsporlu bir gencin bir pazarcı esnafına, "Şampiyon olduğumuzu göremeden ölmekten çok korkuyorum" dediğine şahit oldum.

Belli ki akşam oynanacak maçın sonunda netleşecek şampiyonluğu iple çekiyor. Kendisini, insani bir refleskle Fenerbahçeli olarak kutladığımı söyledim. Sevincine ortak olduğumu belirttim.

Fakat Fenerbahçe lafını duyunca gencin keyfi kaçtı, "Fenerbahçeli olarak sen kutlama abi!!!" dedi. 

Evet, şaka değil, ciddi ciddi böyle söyledi. Tam ibretlik bir cevap...

Baktım ki cehalettaraftarlıktan daha koyu...

Uymadan geçtim gittim...

Bu gençlere nezaketi, anlayışı, empatiyi, affedici olmayı öğretmeliyiz. Milli Eğitim, bütün işini gücünü bırakıp sadece bu konuya odaklansa yeridir...

Toplum olarak bizi biz yapan değerlerimizi tekrar kazanmak zorundayız.

Tabi ki tek örnekten yola çıkarak genelleme yapmak haksızlık olur. Trabzonsporlu olup müthiş eğlenceli ve sempatik taraftarlar da var. Fakat bu durum bir gerçeği gösteriyor. 

Ne yazık ki bütün takımlarda bu ve benzeri eğilimler var. Şampiyonluğu kutlarken, bu ve benzeri aşırılıklara dikkat çekmek gerekiyor.

Çünkü yarınımızı emanet edeceğimiz çocuklarımız, gençlerimiz ve gelecek nesillerimize zarar verecek aşırılıklara karşı 'dur' demek, toplumdaki herkesin olduğu kadar biz gazetecilerin de görevi...

Bu duygu ve düşüncelerle Ramazan bayramına şampiyonluğu garantileyerek giren tüm Trabzonspor gönüllülerinin çifte bayramını tekrar kutluyorum.

Herkese sağlık, mutluluk ve esenlikle dolu bayramlar diliyorum.